Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği 75. Yıldönümünü kutluyor!

Değerli Üyelerimiz, Misafirlerimiz ve Dostlarımız,

Bugün burada, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin 75. yılını kutlamak için bir aradayız.

19 Aralık 1949, çok değerli kurucularımızın bu güçlü dayanışmanın ilk adımlarını attığı önemli bir tarihtir. 75 yıl önceki o kararlılık ve heyecan, bugün de bizleri bir araya getiriyor. TÜKD çatısı altında olmanın haklı gururunu hep birlikte yaşıyoruz.

Bugün, derneğimizin kıymetli kurucularını saygıyla anarak, Türkiye’de üniversiteli kadın olmanın tarihine kısaca değinmek istiyorum. Türk kadınına yükseköğrenim imkanı ilk kez Meşrutiyet Dönemi’nde tanınır ve 5 Şubat 1914’te Darülfünun’a ilk kız öğrenciler kabul edilir. Ancak kadınların akademik hayata dahil olmaları ancak 1932 yılında mümkün olur. İlk kadın akademisyen 1932-33 eğitim döneminde ders vermeye başlar. Sadece iki yıl içinde kadın akademisyen sayısı 93’e yükselir.

Düşünün ki, İnas Darülfünunu ilk mezunlarını 1917’de verir, ancak kadınlar akademi hayatına ancak 15 yıl sonra adım atabilir. Bu uzun bekleyiş ve haklı direniş, cam tavanı paramparça eder; öyle ki sadece iki yıl içinde kadın akademisyen sayısında muazzam bir artış yaşanır. Bu büyük sıçramadan sonra kadınların akademik hayata katılımı engel tanımaz. Öyle ki 1980 darbesi sonrasında düşen akademisyen maaşları erkek sayısını azaltırken, kadın akademisyenlerin sayısı artmaya devam eder.

Görüyoruz ki, kadınları yaşamsal zorluklar bile yıldırmaz. Onları yollarından alıkoyan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve dayatılan roller olur. Cinsiyete dayalı ayrımcılık, bazen yer altından ilerleyerek bir yerde ansızın ortaya çıkar ve tökezletir. Ancak unutulan bir şey vardır: Bizler, incecik iplerin üzerinde bile yürüyebiliriz, yeter ki yaşama hakkımız elimizden alınmasın.

Değerli Dostlar,

Ne yazık ki bir yıl daha İstanbul Sözleşmesi olmadan geçti. Kadın ve çocuk cinayetlerindeki önlenemez artışı tüm gücümüzle haykırıyoruz. Ancak kulaklar tıkanıyor, gözler kapanıyor. Bu yıl kasım sonuna dek 375 kadın öldürüldü. Sadece ekim ayında 48 kadın hayattan koparıldı. Bir ayda! Son 14 yılın en yüksek aylık cinayet sayısını gördük. Bu kadınlardan 23’ünün ölümü şüpheli olarak kayıtlara geçti.

Ağustos ayında Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın 19 gün sonra cansız bedeninin bulunması, hepimizi derinden sarstı. Bu olay, aile içi şiddet ve ensest gibi karanlık gerçeklerin üstüne örtülen perdeyi bir kez daha araladı. FİSA’nın 2024 Ocak-Haziran dönemini kapsayan “Çocuğun Yaşam Hakkı” raporu ise çok daha vahim bir tabloya işaret ediyor: Altı ayda 343 çocuk önlenebilir sebeplerle hayatını kaybetmiş. 32 çocuk intihar etmiş.

Çocuk intiharları, derinlemesine incelenmesi gereken bir insan hakları sorunudur. Büyük bir umutsuzluğa sürüklenen çocuklarımızın krizlerle baş edebilmesi için psikososyal destek şarttır ve bu destek, yetkin kişiler tarafından ücretsiz sağlanmalıdır.

Cinsiyete dayalı eşitsizlik tüm dünyanın kanayan yarasıdır. Bunun yanı sıra, toplumları derinden sarsan, milyonları yerinden eden ve nesiller boyu silinmesi zor yaralar bırakan savaşlar da sürmektedir.

2024 yılı, küresel çatışmalar ve jeopolitik değişimlerle şekilleniyor. Suriyeli isyancılar Başkan Esad’a karşı bir saldırı başlatarak yönetimi devirdi. İsrail, Güney Lübnan’ı işgal etti. Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş ağır can kayıplarına yol açıyor. Sudan’daki iç savaş binlerce ölüme ve yaralanmaya neden oluyor. Yaşamsal koşullar giderek kötüleşirken, uluslararası örgütler acil müdahale çağrısında bulunuyor.

Bu tablo, adalet arayışımızın ne kadar büyük bir önem taşıdığını gösteriyor. Masum kadınların ve çocukların yaşamını kaybettiği her olay, bizleri daha adil ve daha güvenli bir gelecek için mücadele etmeye çağırıyor.

Bizler, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne olan inancımızla, Atatürk ilke ve devrimlerinden aldığımız güçle bir araya geliyor ve el ele tutuşuyoruz.

Eğitimde erişilebilirlik, iş hayatında özgürlük ve sosyal-siyasal karar mekanizmalarında eşit katılım için el ele tutuşuyoruz!

Toplumda görünmeyen cam tavanları kırmak için el ele tutuşuyoruz!

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve patriyarkal sistemi sona erdirmek için el ele tutuşuyoruz!

Bizden önce gelenlerin cesareti, yan yana durduğumuz kadınların direnci ve bizden sonra gelecek kadınların umudu için el ele tutuşuyoruz!

Biz güçlü kadınlarız!
Değişim için güç, umut için ışık ve başarı için dayanışmanın en somut örneğiyiz.

Bugün, görevimize ve birbirimize olan bağlılığımızı bir kez daha yenileyelim. Eğitimin cehalete, eşitliğin önyargılara ve umudun umutsuzluğa galip geldiği bir dünya için yorulmadan çalışmaya devam edelim.

Sizlere, bu yolculuktaki bağlılığınız, tutkunuz ve dayanışmanız için teşekkür ediyorum. Birlikte, durmaksızın ilerleyeceğiz.

Genel Merkez'de Ara