KADIN CİNAYETLERİ BASIN BİLDİRİSİ

Ülkemizde son yıllarda hayatındaki erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı ve ölüm şekilleri, şiddetin gelindiği son noktanın göstergesidir. Kadınların can güvenliğinin yetersizliği ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Haziran ayında kırk kadın; eşi, eski eşi, babası ya da kardeşi tarafından öldürülmüş, 2019 ilk yarısında 214 kadın bu şekilde yaşamını yitirmiştir.
En son dün eski eşi tarafından, evladının önünde hunharca öldürülen Emine Bulut'un ölmeden hemen önce "Ölmek istemiyorum" feryadı önce insan, sonra kadın olarak yüreğimizi dağladı.
Ondan hemen önce ki gün Konya 'da, ondan önce Mersin'de kocaları tarafından açık yerde onlarca kere bıçaklanarak öldürülen kadınların ölümleri, artık münferit olay olmanın çok ötesine geçmiş ve erkek şiddetini kadın varlığına, kimliğine topyekün bir saldırı haline getirmiştir.
Bunun kadar acı ve tehlikeli olan bir diğer vakıa ise; Kadınlara yönelik şiddet son zamanlarda o kadar kanıksanmıştır ki değil darp, bir çok öldürme olayı dahi artık basında yer bulmamakta, kadın cinayetleri ve kadına yònelik şiddet kamusal alanda fütursuzca yapılmakta, hiç bir müdahaleye uğramamaktadır.
Kamusal alanda kadının nafaka hakkı ve 6284 sayılı aile içi şiddete yönelik kanun tartışmaya açılırken, kadın cinayetleri görmezden gelinmektedir.
Kadın katillerine, yargılama ve cezalandırmada gösterilen müsamaha ve ceza indirimleri şiddet eğilimli erkekleri cüretlendirmektedir.
Evde, okulda, işte eşitsiz koşullarda sosyal yaşama eğitime, ekonomik güce erişmekte güçlük çeken kadın; toplumun ve devletin duyarsızlığını her gün yitirmesi sonucu erkek şiddeti karşısında yalnız, savunmasız, korumasız bırakılmaktadır.
Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır. Kadını ayrımcılığa, her türlü şiddete karşı korumak yükümlülüğü Anayasamız, CEDAW Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile tüm kurumlara verilmiştir.
Anayasal ve yasal sorumluluğun ötesinde insan yaşamını korumak, aynı zamanda vicdani ve toplumsal bir sorumluluktur.
Cumhuriyet Devrimi bir kadın devrimi olup, kadını toplumda en öne yerleştirmiş, ona bir çok ülkeden önce tüm medeni haklarını kazandırmıştır.
Üzülerek görülmektedir ki son yıllarda hayatın her alanındaki uygulama ve toplum mühendisliği çalışmaları ve en çok da eğitim sistemimize yapılan müdahalelerle kadınlarımız sahip oldukları konum ve kazanımlarından yoksun bırakılmaya, Cumhuriyet öncesi konumuna çekilmeye çalışılmaktadırlar.
Kadına yönelik bu siyasi yaklaşım onu, bırakın diğer haklarını yaşam hakkını yitirme noktasına getirmiştir.
Ülkemizde ürkütücü boyutlara varan çocuk cinsel istismarı ve kadın cinayetleri, bu gerici çarpık yaklaşımın bir sonucudur.
Kadını eşit ve özgür bir birey olarak gören toplumsal cinsiyet eşitliği bilincine erişmeden kadın cinayetleri engellenemez.
Türk kadını olarak kazanımlarımızdan vazgeçmemiz, geriye yürümemiz asla düşünülemez.
Tüm yetkilileri acilen yasalardan, Anayasa'dan ve Uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddeti ortadan kaldırmak için gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Yüce milletimizi, Ata'mızın "Sen yerlerde sürünmeye değil, Göklerde yükselmeye layıksın" dediği; kadınlara, annelere, kızkardeşlere sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Artık yeter! Ölmek istemiyoruz!
Saygılarımızla,

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği
Genel Başkan
Hülya Yüksel
Mat.Yük.Mühendisi

Genel Merkez'de Ara