29 EKİM 1923 CUMHURİYET BAYRAMI

Esasında “O” Kurtuluş Savaşı’nın en başından itibaren cumhuriyeti bil fiil uygulamaya başlamıştı.

 

Halkı bilgilendirme yolunda Amasya Tamimi’ni yayımlamış, bundan sonra neyin nasıl yapılacağı konusunda ise yine halkın temsilcilerinin katılımıyla “Erzurum ve Sivas Kongrelerinde” ortak kararlar almıştı; “sözde değil özde” cumhuriyetin en temel öğelerinden olan muhalefet ve karşı görüşlerin seslerini  kısmamıştı. İsteseydi 1.Dünya Savaşı sona erdiğinde devletine en büyük hizmetlerde bulunmuş, bu uğurda, çok zor şartlar altında hastalanmış ve yaralanmış tedavisinden sonra yine cepheye koşmuş  bir kahraman olarak köşesine çekilebilir ve kimse de böyle bir durumda kendisine serzenişte bulunamazdı.

 

“O” ise “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” düsturunu esas almıştı ve hayatı boyunca da o şekilde yaşamıştı. Diğer yandan Türk’ün karakterine en uygun olan yönetim biçiminin de yine cumhuriyet olduğunu her kesten daha iyi biliyordu. Büyük yokluklar içerisinde “iç ve dış düşmanlara” , bitmek bilmeyen ihanet ayaklanmalarıyla mücadele ederken bile “zaman zaman” yakın silah arkadaşlarının “rütbe, yetki, komutanlık” gibi kaprisleriyle uğraşmak zorunda kalması yetmezmiş gibi en büyük sorunlardan birisi olarak yıkmayı planladığı saltanata, hele de o dönemde yürekten bağlı büyük bir meclis çoğunluğunu “ikna etmesi” gerekiyordu; doğrusu meydan savaşları kazanmış, halkının ezici çoğunlukla desteğini almış bir “Mareşal” ve aynı zamanda “Meclis Başkanı” olarak dahi cumhuriyeti ilan edebilme yolunda sarf etmesi gereken gayret ve benimsetme faaliyetleri hiç de kolay görünmüyordu.

 

Mudanya Mütarekesinden sonra zorlu ve uzun bir Lozan Anlaşması süreci başlayacak; en azından son bir buçuk asrın maddi ve manevi hesabı kapatılacak ve egemen güçlere kabul ve hatta dikte ettirilecek ve Cumhuriyet yolundaki ilk resmi adım esasında en başından beri fiilen başkent olan Ankara’nın bu konumu resmileştirilecekti; en zoru ise yönetim erkini, bunun içinde sıra, saltanatın bir aileden alınması anlamına gelen Cumhuriyet’in ilanına gelmişti, bu uğurda en ufak bir sendeleme ya da gecikmeye mahal  yoktu; büyük gerginlik ve uğraşlarla Cumhuriyet’in ilanıyla artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, çağdaşlaşma yolunda yapılması gereken devrimlerin en temel ayağı  ve dayanağı olan yönetim şekli  artık ilan edilmişti; sırada kalkınma, eğitim, sağlık, yatırım ve tabii ki yüz yıllardır açılan yaraların süratle kapatılması süreci vardı ve Atatürk yaşadığı sürece de hiç durmayacaktı. 

 

Bu cennet vatanı bizlere emanet eden, Cumhuriyetimizi kuran ve koruyan başta yüce Atatürk ve silah arkadaşları ile onun yolundan ayrılmayan bu uğurda her türlü fedakârlığa göğüs geren halkımıza şükran ve saygılarımızı sunuyoruz.

Cumhuriyet Bayramımızın 98.yılı kutlu olsun. 

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği

29 Ekim 2021

Genel Merkez'de Ara